Galat-ı meşru yıllardır yanlış kullanıla kullanıla,artık yanlış kullanımı doğru kabul edilen kelimelere ve cümlelere denir.Bu aslında yazım kurallarına ve düzgün konuşmaya önem veren kişilerin sinirlerini bozan bir durumdur.Eşimin işi gereği tıbbi kelimelere aşinayım ve eşim bunları doğru kullandığı için '' aaa o kelimenin doğrusu bu muydu'' dediğim çok oldu..Mesela Kortizol,ben dahil çoğu kişi bu hormonun Kortizon olduğunu sanar,Gangren;ilk duyduğumda çok gülmüştüm,kangren diye bildiğim bu kelimenin Konya'lı biri tarafından söylenmiş şekli gibiydi... Herkes tarafından Sezeryan olarak bilinen işlem aslında Sezaryen'dir.
Gelelim en sinir bozucu olanlara...Parantez içinde yazılı olanlar doğru olanlar...
nüans farkı(ya nüans ya da fark)
miladı dolmak(miadı dolmak)
garipten seslen(gaybden sesler)
beynelminel(beynelmilel)
göz var nizam var(göz var i'zan var)
muhattap(muhatab)
koşmaktan,çalışmaktan vb bi hal olmak(bihal olmak yani bitkin olmak)
şarz(şarj)
panik olmak(paniğe kapılmak)
harfiyat(hafriyat)
nam-ı değer(nam-ı diğer)
antrparantez(antiparantez-yanlışlık içinde gizli üstelik)
full dolu :)
Bir de çeşitli dillerden Türkçe'ye geçmiş fakat kullanımı farklı olan kelimeler var..Bunları alıntı yaptım,aynı zamanda ben de öğrenmiş oldum..
ANGUT:
BİR ÇEŞİT KUŞ TÜRÜDÜR ANGUT KUŞU'NUN EŞİ ÖLDÜĞÜ ZAMAN (YANINA O ANDA BAŞKA BİR YIRTICI HAYVAN VEYA BİR İNSAN GELSE DAHİ) GÖZLERİNİ BİR DAKİKA BİLE EŞİNİN ÖLÜSÜNÜN ÜSTÜNDEN AYIRMADAN O DA ÖLENE KADAR ONUN BAŞ UCUNDA BEKLER...
DANGALAK:
GERÇEK ANLAMI 'GEREKSİZ KONUŞAN KİŞİ'DİR
DENYO:
DELİBOZUK, DENGESİZ GİBİ ANLAMLARININ YANI SIRA ORTAOYUNDA MAHALLENİN APTALI DİYE KULLANILIR. BİR DİĞER ANLAMI İSE EMANETTİR
YAVŞAK:
BİT YAVRUSU, SİRKE DEMEKTİR
DÜRZİ:
SURİYE'NİN HAVRAN BÖLGESİNDE, LÜBNAN'IN BAZI BÖLGELERİNDE VE BURALARA YAKIN BÖLGELERDE YAŞAYAN VE KENDİLERİNE ÖZGÜ MEZHEPLERİ OLAN BİR TOPLULUK.
YOSMA:
ŞEN, GÜZEL KADIN
UKALA:
ARAPÇADAN DİLİMİZE GEÇMİŞ AMA BU DİLDE VE PEK ÇOK OSMANLICA METİNDE "AKILLILAR" DEMEK.
KAHPE:
ARAPÇADAN DİLİMİZE GİRER VE ETİMOLOJİK OLARAK ÖKSÜRME KELİMESİ İLE İLGİLİ. BU BAYANLAR YERLERİNİ GECE KARANLIĞINDA ÖKSÜREREK BELLİ EDERLERMİŞ. TÜRKÇE’DEKİ ANLAMI AHLAKSIZ KADINDIR.
GARSON:
FRANSIZCADA OĞLAN, GENÇ ÇOCUK DEMEK. MUHTEMELEN SERVİS YAPAN ÇOCUKLARA ZAMANINDA FRANSIZLAR "OĞLUM" VEYA "GENÇ, BİR BAKSANA" DEDİKLERİ İÇİN TÜRKÇE’YE DE SERVİS ELEMANI MANASIYLA GEÇMİŞ
İSTERİK:
"HİSTERİ" NÖBETLERİNE TUTULAN KİŞİNİN ALDIĞI SIFATTIR. DUYU BOZUKLUKLARI, TÜRLÜ RUH KARIŞIKLIKLARI, ÇIRPINMA, KASILMALAR VE BAZEN İNMELERLE KENDİNİ GÖSTEREN BİR SİNİR BOZUKLUĞUDUR. OYSA TÜRKÇE'DE "İSTEME" İLE BAĞ KURULMASI VE "BİR ŞEYİ ÇOK İSTEYEN" ANLAMINDA KULLANILMASI ÇOK YAYGINDIR. HATTA BAZEN, "İSTERİK KADIN" LAFI OLDUKÇA AŞAĞILAYICI BİR MANTIKLA KULLANILIR.
KARYOLA:
BİZDE GENELDE YATAĞIN ÜZERİNE SERİLDİĞİ, GENELDE METALDEN YAPILAN AYAKLI MOBİLYA ANLAMINA GELİYOR. OYSA GERÇEK ANLAMI "EL ARABASI"DIR
SERBEST:
GERÇEK ANLAMI "BAŞI BAĞLI"DIR (SER: BAŞ, BEST: BAĞLI). ANCAK BİZDE TAM TERSİ ANLAMINDA KULLANILIYOR.
PUŞT:
FARSÇA'DA "ARKA, KIÇ" ANLAMINA GELİYOR.
SIPA:
ABAZACA'DA "SPAU" "ÇOCUK, YAVRU" DEMEKTİR. BİZDE İSE EŞEK YAVRUSU... ARAPÇA'DA DA BENZER BİÇİMDE "SABİ, SİBYAN" "ÇOCUK" ANLAMINDADIR.
KALTAK:
ÜZERİ MEŞİN, HALI VB. ŞEYLERLE KAPLANMAMIŞ OLAN EYERİN TAHTA
BÖLÜMÜ
TUVALET:
YALNIZ BİZİM DİLİMİZDE DEĞİL, BİRKAÇ DİLDE DAHA "HELA"YA VERİLEN İSİM... ASLI, FRANSIZCA "TOİLETTE"TİR VE "TEMİZLİK" ANLAMINA GELİR.
Bu Blogda Ara
22 Eylül 2011 Perşembe
21 Eylül 2011 Çarşamba
Illuminati'den sonra İLGUMİNATİ :)
Son birkaç gündür Illuminati tarikatıyla ilgili araştırma yapıyorum ve bulduğum ilginç şeyleri eşim Aykut'la paylaşıyorum,o da gün içinde bana mesaj gönderip ilginç bir şeyler bulduysan gönder diyordu,,karşılıklı paylaşımlar yaparken akşam üstü telefon çaldı,,''çabuk Facebook'u aç,çok önemli belgeler buldum,Illuminati'den başka tarikatlar da varmış ''deyince,hemen açtım ve kahkahadan resmen yarıldım..
Eşim ve ince bir mizah anlayışı olan arkadaşımız Soner bana bir sürpriz hazırlamışlar.Koskoca adamlar üşenmemiş kılıktan kılığa girmişler,çok da uğraşmışlar...Eşim de Soner de Veteriner Hekim,Kliniğimiz'in adı da İlgi,,bu yüzden bu yeni tarikatın adını İLGUMİNATİ koymuşlar... Ben çok beğendim,umarım sizin de hoşunuza gider..
17 Eylül 2011 Cumartesi
aura
Aura,İspanyolca'da bu kelime''hava'' anlamına gelir ve parapsikolojide canlı veya cansız her varlığın enerji düzeyini gösteren renklere verilen addır.Canlı varlıklarda görülen aura,o canlının fiziksel ve ruhsal durumuna göre renk,şekil ve boyut değiştirir.Küçük bir alıştırmayla her insan auraları görebilir fakat bazı insanlar doğuştan gelen bir yetenekle,herhangibir çalışmaya ihtiyaç duymadan bu renkleri algılayabilirler.İnsanların,bitkilerin aurası değişken,,cansız varlıklarınki sabittir..Kirliyan adında bir Rus fotografçı,geliştirdiği bir yöntemle auraların fotografını çekmiştir.
İyi hisseden kişilerin auraları genişler,o yüzden bu kişilerle fizikse temas kurduğumuzda ya da sarıldığımızda auralarımız birleşir ve birbiriye etkileşir,o yüzden iyi hisseden kişilerin yanında olduğumuz zaman,daha iyi hissederiz.Aslında tüm insanlar birbirlerinin auralarını gözle görmeseler de telepatik olarak algılarlar,bu da beyinde çözümlenir ve o insana karşı fikir ve yargı oluşturmamızı sağlar,bazı insanları görür görmez çok sevip,bazılarınaysa asla ısınamamamızın sebebi auralarının bizle uyumlu olmamasıdır.
Aura ,bedeni ortalama 3 cm sarar,beyaz bir fonun önünde durduğumuzda daha kolay görülebilir..Eğer kişi bir organını kaybetmişse bile aurasında o organ var gibi görünür.Eterik beden üzerinde üstüste dizili olarak toplam yedi tane renk kuşağı vardır.Bunlardan ilk 4tanesi ,fiziksel,ruhsal,zhinsel bedenleri ve hayal gücünü,5.kuşak ruh,6.ve 7. de kozmik enerjiyi anlatır.İlk 4 tanesi çalışma yapılırsa rahatlıkla görülür.Açık parlak renkler,mutlu bir ruh halini,yeteneği,yüksek hayal gücünü,bereketi temsil ederken,bulanık,koyu ve monoton renkler depresyonu,ruh dünyasının karışıklığını,konsantrasyon bozukluğunu,geçmişten gelen olumsuzlukları,korkuları temsil eder.
Epilepsi hastaları ve auralı migren hastaları,zihinsel olarak farklı bir bilinç seviyesine geçtikleri için kriz öncesi auraları görebilirler.Temel aura renkleri şu şekildedir..
1- KIRMIZI:saldırganlık,hastalıklı bir aşk gibi olumsuz duygular..
2- TURUNCU:aurada doğurganlığı temsil eder,dişi üreme organlarının rengidir,uyum ve işbirliği rengidir.
3- SARI:yaratıcık ve parlak fikirler..
3- YEŞİL:şifa,iyileştirme gücü,yardımseverlik.(benim taban auramın rengi bu)
4- MAVİ:değişkenlik,güvenilmezlik,ikiyüzlülük..(tonları var tabii yeşile ve turkuaza doğru açıldıkça etkisi azalır)
5- ÇİVİT MAVİSİ:yada gece mavisi,başkalarına karşı sorumluluk,aileye aşırı bağlılık,sıkışmış bir alt benlik..
6- MOR:genellikle dindar insanlarda görülür,adanmışlık,bağlanma vs.aynı zamanda menekşe moru entellektüel gelişme demektir..
7- GÜMÜŞ:idealizm,sabit fikirlilik,geleneksellik..
8 -ALTIN:bu aura rengi nadiren görülür,azizler,ermişler ve manevi olgunluğa ulaşmış insanlarda görülür.
9- PEMBE:maddi güç,büyük istekler,zenginlik..maddi başarıya ulaşmış insanlarda görünür.
10-BRONZ:insanlığa ve doğaya yardım,hümanizm,merhamet.
11-BEYAZ:bu renk de bebeklerde,hayvanlarda,akli dengesi olmayanlarda,bitkilerde görülür..
Yeşim Çokoğullu
İyi hisseden kişilerin auraları genişler,o yüzden bu kişilerle fizikse temas kurduğumuzda ya da sarıldığımızda auralarımız birleşir ve birbiriye etkileşir,o yüzden iyi hisseden kişilerin yanında olduğumuz zaman,daha iyi hissederiz.Aslında tüm insanlar birbirlerinin auralarını gözle görmeseler de telepatik olarak algılarlar,bu da beyinde çözümlenir ve o insana karşı fikir ve yargı oluşturmamızı sağlar,bazı insanları görür görmez çok sevip,bazılarınaysa asla ısınamamamızın sebebi auralarının bizle uyumlu olmamasıdır.
Aura ,bedeni ortalama 3 cm sarar,beyaz bir fonun önünde durduğumuzda daha kolay görülebilir..Eğer kişi bir organını kaybetmişse bile aurasında o organ var gibi görünür.Eterik beden üzerinde üstüste dizili olarak toplam yedi tane renk kuşağı vardır.Bunlardan ilk 4tanesi ,fiziksel,ruhsal,zhinsel bedenleri ve hayal gücünü,5.kuşak ruh,6.ve 7. de kozmik enerjiyi anlatır.İlk 4 tanesi çalışma yapılırsa rahatlıkla görülür.Açık parlak renkler,mutlu bir ruh halini,yeteneği,yüksek hayal gücünü,bereketi temsil ederken,bulanık,koyu ve monoton renkler depresyonu,ruh dünyasının karışıklığını,konsantrasyon bozukluğunu,geçmişten gelen olumsuzlukları,korkuları temsil eder.
Epilepsi hastaları ve auralı migren hastaları,zihinsel olarak farklı bir bilinç seviyesine geçtikleri için kriz öncesi auraları görebilirler.Temel aura renkleri şu şekildedir..
1- KIRMIZI:saldırganlık,hastalıklı bir aşk gibi olumsuz duygular..
2- TURUNCU:aurada doğurganlığı temsil eder,dişi üreme organlarının rengidir,uyum ve işbirliği rengidir.
3- SARI:yaratıcık ve parlak fikirler..
3- YEŞİL:şifa,iyileştirme gücü,yardımseverlik.(benim taban auramın rengi bu)
4- MAVİ:değişkenlik,güvenilmezlik,ikiyüzlülük..(tonları var tabii yeşile ve turkuaza doğru açıldıkça etkisi azalır)
5- ÇİVİT MAVİSİ:yada gece mavisi,başkalarına karşı sorumluluk,aileye aşırı bağlılık,sıkışmış bir alt benlik..
6- MOR:genellikle dindar insanlarda görülür,adanmışlık,bağlanma vs.aynı zamanda menekşe moru entellektüel gelişme demektir..
7- GÜMÜŞ:idealizm,sabit fikirlilik,geleneksellik..
8 -ALTIN:bu aura rengi nadiren görülür,azizler,ermişler ve manevi olgunluğa ulaşmış insanlarda görülür.
9- PEMBE:maddi güç,büyük istekler,zenginlik..maddi başarıya ulaşmış insanlarda görünür.
10-BRONZ:insanlığa ve doğaya yardım,hümanizm,merhamet.
11-BEYAZ:bu renk de bebeklerde,hayvanlarda,akli dengesi olmayanlarda,bitkilerde görülür..
Yeşim Çokoğullu
16 Eylül 2011 Cuma
İlluminati Tarikatı
Dün gece sonundan da olsa Neşter programını yakaladım ve Dan Brown'ı kitaplarından tanıdığım İlluminati tarikatının adını duyunca dikkatimi çekti,programda İlluminati üyesi olan ünlülerden bahsediyordu,bu ünlüler İlluminati'nin sembolu olan tek göz ve piramiti simgeleyen bazı fotoğraflar çektiriyorlar ve konserlerinde de bu simgesel işaretleri kullanıyorlardı.Fotoğraflarını paylaşacağım fakat öncelikle İlluminati 'den biraz bahsedeyim.
İlluminati,dünya üzerindeki tüm dinlere karşı duran,bir nevi (sembolik olarak)şeytana tapan,dünyadaki coğrafi sınırları gözetmeksizin,tek millet,tek inanış felsefesini kurmaya çalışan bir yeraltı örgütü.İlluminati Latince,aydınlanmak demek,kuruluşu 1776'ya dayanır,İlluminati'ye sadece güçlü insanlar kabul edilir.Bazı kaynaklara göre dünyayı İlluminati'nin yönettiği söylenir,hatta Amerikan dolarının üstünde bir piramit,üzerinde tek göz ve Roma rakamıyla 1776 -MDCCLXXVI yazar.Aynı zamanda Novus Ordo Seclorum yani Latince ''yeni dünya düzeni '' yazar.Bu tarikatın şarkıcı üyelerinin çoğunun şarkılarında da ''new world order'' kelimesi geçer. Dolar üzerindeki piramit hiyerarşik sırayı simgeler,göz de her yerde sizi gözlüyoruz demektir.
15 Eylül 2011 Perşembe
Dişi enerjinin dönemi başlıyor
Erkek egemen toplumlarda, kadınların erdemleri hiçe sayılmaya başlanmış; savaş, rekabet, hırs ve para öne çıkmıştı. Ama artık yeniden, dişi enerjinin aktive olma zamanı geldi
Rivayet o ki, 2012 yılına doğru artık enerjiler değişecek. Dişi enerji biraz daha ön plana çıkacak. Eril enerji geri plana çekilecek. Yani kadınlar biraz daha iyi ve aktif bir konuma geçebilir. Ama sakın yanlış anlamayın, dişi enerji hem kadınlarda hem de erkeklerde var olan bir şey. Önemli olan, bugüne kadar dengede olmayan bir şeyi dengeye getirmek üzere çalışıyor olacağımız. Aslında belki de hayat kocaman bir döngüden ibaret. Bundan 10 bin yıl önce anaerkil bir toplumda yaşıyorduk. Dişi enerji ön plandaydı. Kadınlar onurlandırılıyordu. Sonra birdenbire tuhaf bir değişim oldu. Tam 5 bin yıl önce barbar, göçmen ve savaşçı bir kavim, anaerkil topluluğu önce böldü, sonra yok etti. Var olan yerleşik ve çiftçi bir toplumun kültürünü usul usul kendi istediği gibi değiştirdi. Çünkü savaşması gerekiyordu. Hayvancılıkla uğraşmak ve göçebe bir toplum olmak erkek gücü gerektiriyordu. Kadınlar ikinci hatta üçüncü sınıf insan olarak görülmeye başlanmıştı. KUTSAL EVLİLİK
Bu kez eril enerjinin ön plana çıkma serüveni başladı. Anaerkil toplum huzurluydu. Herkes birbirine yardım ediyordu. Savaşmak akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Doğal şifa yöntemleri aktif olarak kullanılıyordu. Küçük topluluklar halinde yaşıyorlardı. Herkes ürününü toplayarak ortak bir ambarda biriktiriyordu. Ve ihtiyacı olan herkes aynı yerden beslenebiliyordu. Cinsellik çok daha düzgündü. Bir kadının bedensel, ruhsal, zihinsel ve duygusal olarak doyurulması çok önemseniyordu. Çünkü aslında kadınların mutlu ve huzurlu olduğu bir toplumda, iklimin mükemmel olacağına, toprağın bereketinin artacağına inanılırdı. Hatta o devrin kadınlarından en bilge olanı, en bilge erkekle evlendirilirdi. Buna kutsal evlilik denirdi. Ve eğer yörenin ikliminde peş peşe problemler yaşanmışsa, toprak bereketini kaybetmişse, bilge kadına hâlâ mutlu olup olmadığı sorulurdu. Eğer değilse, muhakkak bilge kadının eş değiştirmesine izin verilirdi. İşte böyle bir toplumdan kadının baskılandığı, değersizleştirildiği bir düzene geçildi. Bir anda savaşlar başladı. Güvenlik problemleri olduğu için küçük ve savunmasız topluluklar, etraftaki güçlü beyliklerle birleşmeye başladı. Barbar toplulukların saldırılarından korunabilmek için kaleler inşa edildi. Ordular kuruldu. Toprağı işleyen suçsuz, günahsız çiftçilerden vergi toplanmaya başlandı. Güvenlik sebebiyle kadınlar artık kapalı kapıların ardına saklanmaya başladı. Hatta barbar kavimlerin kanunsuzca güzel kadınları kaçırmasından dolayı artık kadınlar simsiyah çarşaflara bürünmeye başlamıştı. Ve bu anlattıklarım dinlerin yeryüzüne inmelerinden önce yaşanmıştı. Erkek egemen toplumlarda, kadınların erdemleri hiçe sayılmaya başlanmış, erkeklerin erdem saydığı savaş, kas kuvveti, rekabet, hırs, para ve mal varlığı edinme özellikleri önemsenmeye başlanmıştı. Şimdi ise artık yeniden dişi enerjinin aktive olma zamanı başladı. Enerji döngüsünü tamamladı. Çember kapandı. Ama artık eski devirlerdeki gibi anaerkil bir düzende yaşayacağımızı sanmıyorum. Onun yerine belki de ne kadının ne de erkeğin birbirine üstünlüğü olmayan bir düzen kurulacak. Çünkü aslında ne erkek kadınsız ne de kadın erkeksiz yapamaz. Eğer cennete çıkmak istiyorsak, bunu tek başımıza yapamayacağımızı anlamalıyız.
Yunanistan
Dedem,yani babamın babası Parga'lı olduğu için Yunanistan'ı çok seviyorum,Parga'yı Muhteşem Yüzyıl dizisinden önce kimse bilmiyordu ama artık kime dedem Parga'lı desem,,hmm..neresi orası diye soran olmuyor.
2004 yılında Yunanistan'a ilk kez gittiğimde Kavala-Selanik ve Parga'yı gezmiştim,dedemin doğduğu toprakları,,köklerimi görmek beni çok mutlu etmişti...
Nisan ayında annemle ve babamla yurt dışına gitmek istedik planımızda Avrupa yoktu,çünkü ben bir süre Almanya'da yaşadım ve Avrupa ülkelerini gezmiştim,Fas-Tunus-Mısır hayalim vardı ama,,oradaki karışıklıktan dolayı vazgeçtik,ya da şimdilik erteledik diyelim..
Sonra nereye gidelim,nereye gidelim diye düşünürken Cruise ile Yunanistan'a gitmeye karar verdik,hem havaalanı,uçak bavul,ağırlık derdiyle uğraşmayacak,hem de bu yüzen otelde rahatça Yunan adalarını gezebilecektik..Babam kendini iyi hissetmeyince biz iki kişilik bilet alıp annemle çıktık yola...
Patmos,Mykonos,Santorini,Criti (yani Girit) ve son olarak da Atina'ya gittik..Daha önceden gidilecek yerleri araştırdığım için turlara katılmadık,herkes İngilizce bildiği için alışverişte de sorun yaşamadık,halk son derece nazik ve yardımsever,tarihi yerler bir Ege'li için çok farklı değil,çünkü Roma etkisi burada da var fakat Santorini 'ye bayıldım gerçekten gidilip görülesi bir yer...ayrıca Cruise ile giderseniz,bavulu o otelden bu otele taşımak yerine,geminin rahatlığında Yunan adalarını gezebilirsiniz.Gemi personeli de muhteşem,memnun kalacağınıza inanıyorum..
Frida Kahlo
Resim merakımdan mı,psikoloji merakımdan mı, ya da ikisinin karışımı bir meraktan mı bilmiyorum ama,,Frida Kahlo'nun resimleri ve hayatı beni her zaman derinden etkilemiştir, Bir ansiklopedide gördüğüm ve beni uzun uzun düşündüren tablosu ''Roots'' ile tanıştığımda 10 yaşındaydım.Sonradan hayat hikayesi,cinsel kimliği,psikolojik sorunları,hayal dünyası ve onunla ilgili herşey beni her zaman etkiledi.
Ayrıca numerolojik olarak da bir bağımız var 13 Temmuz onun ölüm yıldönümü, benimse eşimle tanıştığım gün..
Ölüm bir çok felsefeye göre(özellikle Hint ve Doğu felsefelerinde) yenilik ve yeni bir yaşamı temsil eder,Tarot kartlarında çıkan ölüm kartı da yeni bir başlangıç demektir..O ve ben ''13 Temmuz'da yeni bir yaşama başladık..yani güneş yengeç burcundayken...
Onun anısına ,onun kılığına girdim!
Ayrıca numerolojik olarak da bir bağımız var 13 Temmuz onun ölüm yıldönümü, benimse eşimle tanıştığım gün..
Ölüm bir çok felsefeye göre(özellikle Hint ve Doğu felsefelerinde) yenilik ve yeni bir yaşamı temsil eder,Tarot kartlarında çıkan ölüm kartı da yeni bir başlangıç demektir..O ve ben ''13 Temmuz'da yeni bir yaşama başladık..yani güneş yengeç burcundayken...
Onun anısına ,onun kılığına girdim!
kedikoslarım
Beni tanıyanlar bilirler,kedi köpek hastasıyımdır,,kendime ait bir köpeğim ve bir kedi var zaten,ayrıca eşimin işyerinde de köpeğimiz ve kedilerimiz var,fakat hasta,yavru ve yardıma ihtiyacı olan kedi görünce dayanamıyorum.Şu an evde 3 tane yavru kedi var,kısa aralıklarla sokaktan buldum,herbiri ayrı bir tuhaf çıktı bu kedikosların,biri siyah beyaz bir dişi,çok cabbar,mama kabına ilk o saldırıyor,hiçkimse gelmesin diye tuhaf tuhaf sesler çıkarıyor,diğer kedileri püskürtüyor,ayrıca ayak fetişisti,ayak bulunca sürtünüyor,yatak odasında o varken uyumak ne mümkün,Çin işkencesi gibi.Diğer iki yavru erkek,biri çok hastalıklıydı yemek bile yemiyordu,lakabı ''Dalaklı''çok da gelişmedi zaten,o geldikten 2 hafta sonra diğer erkek yavru geldi,işte evin içindeki çarpık ilişkiler zinciri o gün başladı..benim Dalaklı'yı bi köşede kıstırıp cakkıdı cukkudu memesini emiyor,ne zaman duysam cuk cuk bir ses,bir süre sonra o şekilde uyuyorlar..Diğer kedilerim de umursamıyor bu olayı nedense..
Bana dokunmasın,benim memeyi emmesin de ne olursa olsun diye düşündüklerinden şüpheleniyorum...
Bana dokunmasın,benim memeyi emmesin de ne olursa olsun diye düşündüklerinden şüpheleniyorum...
sahra
Bir zamanlar Sahra diye bir yerli dizi vardı,Arzum Onan ve Serhat Tutumluer başroldeydi,geçen gün aklıma geldi,güzel bir diziydi çünkü,,araştırdım,bölümlerini indirmek istedim,fakat bulamadım ,sadece Youtube'da darmadağın bir halde bazı bölümleri buldum..Yine de güzeldi.Bir ara da Asmalı Konak dizisinin bazı bölümlerini izliyordum,,tabii tekrar tekrar izlememin amacı,çok başarılı yapımlar olmaları değil,,bana o diziyi izlediğim zamanları, o zamnaki ruh halimi ve duygularımı hatırlatmasıydı...
14 Eylül 2011 Çarşamba
rüya
Bugün sabaha karşı yattım,çünkü tam bir gerilim ve korku filmi müptelasıyım,uykum vardı üstelik,ama kanalları gezerken TNT'de Machinist diye bir film vardı,aslında daha önce de izlemiştim ama,şizofrenik filmleri bir kaç kez izleyebiliyorum,tabii o kadar geç yatınca öğlen 2'de hala uyuyordum,,uykumun arasında Seda Sayan bişarkı söylüyordu,sabah programında,ama ben bu şarkıyı daha önce hiç duymamıştım,,aslında hiçbir şarkısını bilmem Seda Sayan'ın ama,,bu daha önce duymadığım bir şarkıydı.Şarkının arasında İspanyolca sözler de geçiyordu,çok güzel bir şarkıydı,,kaydetmem gerekiyordu aslında çünkü uyanınca unuttum...
Bundan sonra yanıbaşımda ses kayıt cihazıyla uyumam gerekliymiş demek ki..bundan bunu anlıyorum..Müzik işlerine bakan ilham perisi kırk yılda bir ziyaretime geldi,,o da uykuda... :)
Bundan sonra yanıbaşımda ses kayıt cihazıyla uyumam gerekliymiş demek ki..bundan bunu anlıyorum..Müzik işlerine bakan ilham perisi kırk yılda bir ziyaretime geldi,,o da uykuda... :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)