Bu Blogda Ara

15 Eylül 2011 Perşembe

Dişi enerjinin dönemi başlıyor


Erkek egemen toplumlarda, kadınların erdemleri hiçe sayılmaya başlanmış; savaş, rekabet, hırs ve para öne çıkmıştı. Ama artık yeniden, dişi enerjinin aktive olma zamanı geldi
Rivayet o ki, 2012 yılına doğru artık enerjiler değişecek. Dişi enerji biraz daha ön plana çıkacak. Eril enerji geri plana çekilecek. Yani kadınlar biraz daha iyi ve aktif bir konuma geçebilir. Ama sakın yanlış anlamayın, dişi enerji hem kadınlarda hem de erkeklerde var olan bir şey. Önemli olan, bugüne kadar dengede olmayan bir şeyi dengeye getirmek üzere çalışıyor olacağımız. Aslında belki de hayat kocaman bir döngüden ibaret. Bundan 10 bin yıl önce anaerkil bir toplumda yaşıyorduk. Dişi enerji ön plandaydı. Kadınlar onurlandırılıyordu. Sonra birdenbire tuhaf bir değişim oldu. Tam 5 bin yıl önce barbar, göçmen ve savaşçı bir kavim, anaerkil topluluğu önce böldü, sonra yok etti. Var olan yerleşik ve çiftçi bir toplumun kültürünü usul usul kendi istediği gibi değiştirdi. Çünkü savaşması gerekiyordu. Hayvancılıkla uğraşmak ve göçebe bir toplum olmak erkek gücü gerektiriyordu. Kadınlar ikinci hatta üçüncü sınıf insan olarak görülmeye başlanmıştı.

KUTSAL EVLİLİK
Bu kez eril enerjinin ön plana çıkma serüveni başladı. Anaerkil toplum huzurluydu. Herkes birbirine yardım ediyordu. Savaşmak akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Doğal şifa yöntemleri aktif olarak kullanılıyordu. Küçük topluluklar halinde yaşıyorlardı. Herkes ürününü toplayarak ortak bir ambarda biriktiriyordu. Ve ihtiyacı olan herkes aynı yerden beslenebiliyordu. Cinsellik çok daha düzgündü. Bir kadının bedensel, ruhsal, zihinsel ve duygusal olarak doyurulması çok önemseniyordu. Çünkü aslında kadınların mutlu ve huzurlu olduğu bir toplumda, iklimin mükemmel olacağına, toprağın bereketinin artacağına inanılırdı. Hatta o devrin kadınlarından en bilge olanı, en bilge erkekle evlendirilirdi. Buna kutsal evlilik denirdi. Ve eğer yörenin ikliminde peş peşe problemler yaşanmışsa, toprak bereketini kaybetmişse, bilge kadına hâlâ mutlu olup olmadığı sorulurdu. Eğer değilse, muhakkak bilge kadının eş değiştirmesine izin verilirdi. İşte böyle bir toplumdan kadının baskılandığı, değersizleştirildiği bir düzene geçildi. Bir anda savaşlar başladı. Güvenlik problemleri olduğu için küçük ve savunmasız topluluklar, etraftaki güçlü beyliklerle birleşmeye başladı. Barbar toplulukların saldırılarından korunabilmek için kaleler inşa edildi. Ordular kuruldu. Toprağı işleyen suçsuz, günahsız çiftçilerden vergi toplanmaya başlandı. Güvenlik sebebiyle kadınlar artık kapalı kapıların ardına saklanmaya başladı. Hatta barbar kavimlerin kanunsuzca güzel kadınları kaçırmasından dolayı artık kadınlar simsiyah çarşaflara bürünmeye başlamıştı. Ve bu anlattıklarım dinlerin yeryüzüne inmelerinden önce yaşanmıştı. Erkek egemen toplumlarda, kadınların erdemleri hiçe sayılmaya başlanmış, erkeklerin erdem saydığı savaş, kas kuvveti, rekabet, hırs, para ve mal varlığı edinme özellikleri önemsenmeye başlanmıştı. Şimdi ise artık yeniden dişi enerjinin aktive olma zamanı başladı. Enerji döngüsünü tamamladı. Çember kapandı. Ama artık eski devirlerdeki gibi anaerkil bir düzende yaşayacağımızı sanmıyorum. Onun yerine belki de ne kadının ne de erkeğin birbirine üstünlüğü olmayan bir düzen kurulacak. Çünkü aslında ne erkek kadınsız ne de kadın erkeksiz yapamaz. Eğer cennete çıkmak istiyorsak, bunu tek başımıza yapamayacağımızı anlamalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder